İLAD İletişim Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. Aysel Aziz, yapay zekânın toplumun tüm kademelerinde kullanılmaya başladığını, iletişim fakültelerinin müfredat güncellemelerinin geciktiğini belirterek “Şu anda çocuklar ortaokulda bile ödevlerini yapay zekâyla yapıyor. İletişim Fakülteleri bu konuda geç kaldı, derhâl hazırlanmalıyız” dedi.
Aziz, yapay zekânın artık sadece veri toplamakla kalmadığını, kullanıcıdan gelen komutlar doğrultusunda bilgi ürettiğini belirtti: “En son bir kavram var. Üretken yapay zekâ. Şimdiye kadar hep yapay zekâ diyoruz. Yapay zekâ bilgileri topluyor. Nereden topluyor? Bizim verdiğimiz bilgilerden, makinelerden yani bilgisayarlardan topluyor. Sonra bunları yorumluyor. Asıl olan, bizim verdiğimiz komutlar çerçevesinde yeni bir şey üretmesidir. Ama bu üretim mutlaka başka kaynaklarla da doğrulanmalı” dedi.
Üsküdar Üniversitesi tarafından Bakü’de 12. si düzenlenen Uluslararası İletişim Günleri kapsamında gerçekleşen Davetli Konuşmacılar Oturumu’nda İLAD Başkanı Prof. Dr. Aysel Aziz ve İLAD Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Nilüfer Timisi iletişim alanının güncel meselelerini katılımcılarla paylaştılar.
Prof. Dr. Aysel Aziz “İletişim Eğitimi ve Akreditasyon”, Prof. Dr. Nilüfer Timisi ise “Dijital Çağda Yeni Toplumsal Dinamikler: Bilgi, Enformasyon ve Özne” başlıklı sunum yaptılar.
Akreditasyonda yapay zekâ
İletişim fakültelerindeki akreditasyon süreçleri üzerine konuşan Aziz, 2018 yılından bu yana İLAD’ın iletişim eğitiminin akreditasyonunda rol aldığını, akreditasyon çalışmalarının öğrencinin, ailesinin ve sektörün güvenini sağlama açısından önemli olduğunu anlattı.
“Bir üniversitenin akredite edilmiş olması, o kurumun eğitim kalitesine dair önemli bir göstergedir. Sektör, böyle bir programdan mezun öğrenciyi daha gönül rahatlığıyla kabul eder.” Yapay zekânın akreditasyon sistemlerine veri analizi, öğrenci memnuniyeti anketleri, mezun takip sistemleri gibi alanlarda entegre edilmesi gerektiğini vurgulayan Aziz, altyapının bu noktada belirleyici olduğunu söyledi. Prof. Dr. Aziz, “Veri tabanınız yoksa, algoritmaların hiçbir anlamı kalmaz. Teknolojik altyapının güçlü olması şart” dedi.
Prof. Dr. Aysel Aziz: “Hocalar da eğitilmeli”
Üniversitelerde yapay zekâya dair dersler açmanın yeterli olmadığını ifade eden Prof. Dr. Aziz, bu dersleri verecek nitelikli akademik kadronun yetiştirilmesi gerektiğine dikkat çekti: “Peki bu dersleri kim verecek? Şu anda yeterli eğitmen yok. Hizmet içi eğitimlerle hocalar da bu dönüşüme hazırlanmalı” dedi. Engelli öğrenciler için kişiselleştirilmiş yapay zekâ destekli öğrenme sistemlerinin önemine de değinen Aziz, bu sistemlerin akreditasyonun da öncelikli kriterlerinden biri olması gerektiğini belirtti.
Prof. Dr. Nilüfer Timisi: Görünüyorum, öyleyse varım”
Sempozyumun Davetli Konuşmacılar oturumunda konuşan Prof. Dr. Nilüfer Timisi, özellikle dijitalleşme ve yapay zekânın etkisiyle değişen bilgi, özne ve iktidar yapıları üzerine açıklamalarda bulundu.
Teknik ve teknolojik ayrımını vurgulayan Prof. Dr.Timisi, iletişim teknolojilerinin sadece araçsal değil aynı zamanda sosyal bilimsel bir olgu olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Timisi, “Tekniğin kendisine odaklandığımızda teknik bir probleme odaklanmış oluruz ve sosyolojik olanı gözden kaçırırız. Yapay zekâ teknolojilerinin sosyal bilimlerde kullanımıyla birlikte teknik uzmanlığa duyulan ihtiyaç arttı” dedi.
Timisi, sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte toplumsal ilişkilerin dijital bir uzama kaydığını, bireylerin ise dijital bir kimlik üzerinden varlıklarını sürdürmeye başladığını belirtti. Timisi, “Descartes’ın ‘Düşünüyorum öyleyse varım’ı artık yerini ‘Görünüyorum, öyleyse varım’ anlayışına bıraktı. Artık cep telefonunun içinde yaşıyoruz. Eğer orada yoksak, aslında hiç yokuz” ifadelerini kullandı.
Bilginin enformasyona dönüşürken, öznenin ise dijital bir varlığa evrildiğini belirten Timisi, “Yapay zekâ, insanlığın tüm ortak bilgisini barındıran bir olanak. Ancak bilgi dediğimiz şey artık enformasyona dönüşmüş durumda. Özne çözülüyor, buharlaşıyor. Dijital özne, her gün yeniden tanımlanmak zorunda kalan bir varlık haline geldi” şeklinde konuştu.
Masaüstü sömürgecilikten bulut köleliğine
Prof. Dr. Timisi, iletişim teknolojilerinin küresel eşitsizlik bağlamında yarattığı yeni sömürü biçimlerine de dikkat çekti. 1995’te ortaya koyduğu “Masaüstü Sömürgecilik” kavramının, bugün “Bulut Köleci Sömürgecilik”e dönüştüğünü belirterek şunları söyledi: “Artık gönüllü köleliğimiz söz konusu. Instagram’a fotoğraf koymadan, selfie çekmeden duramıyoruz.Bu yeni sömürge biçimi sadece donanım ve yazılım değil, algıların, görünürlüğün ve bireysel verilerin pazarlanması üzerinden işliyor. Bütün ülkeleri saran bir platform ekonomisi var ve bu platformlar bizim gönüllü emeğimizle çalışıyor”.